ABD REJİMİ, “PLÜTOKRASİ’DİR





ABD bir demokrasi ülkesi olarak hep söylenir. Fakat bu doğru değildir. ABD bir Plütokrasi ile yönetilmektedir.

“Bu nasıl bir yönetim? “ diye sorarsanız… Hemen ifade edeyim…

Plütokrasi: Yönetme erkini maddi açıdan üstün birkaç kişinin paylaşmasını öngören olıgarşık yönetim biçimidir. Bu, cumhuriyet rejiminden daha iğrenç, monarşiden daha despotik, aristokrasiden daha merhametsiz, bürokrasiden daha bencil, bir parası çok olan, varlıklı zenginlerin yönetimidir.

         Bugün ABD’nin başında bulunan Trump’ın yaklaşık olarak 3,9 milyar dolarlık bir servete sahip olduğu düşünülmektedir. Geriye doğru gidersek pek çok ABD başkanlarının şirket yöneticisi yâda şirket sahibi olduklarını görebiliriz. Genelde bunların bağlı oldukları Hıristiyan tarikatların başında Evanjelizm(Neoconlar) gelir.


EVANJELİST ABD BAŞKANLARI

1945-1953 yılları arasında başkanlık yapan Harry Truman; mason olduğu bilinmektedir.1948 yılında İsrail’i ilk tanıyan başkandır. B’nai B’rith derneğinde yaptığı bir konuşmada İsrail’e olan derin sevgisinin Hıristiyan inancında ve çocukluğunda kulağına fısıldanan İncil hikâyelerinden kaynaklandığını belirtmiştir.
1974 yılına kadar başkanlık yapan Richard Nixon, Evanjelistlerden ve İsrail lobisinin tepkisinden çekindiği için isteklerine boyun eğmiştir.
1977-1981 yılları arasında başkanlık yapan Jimmy Carter, Baptist gelenekte yetişmiştir. Evanjelistliğini her zaman açıkça ifade etmiştir. 1976 yılında ziyaret ettiği Elisabeth Sinagogunda; Sizinle aynı Tanrı’ya saygı duyuyorum. Bizler sizinle aynı kitabı mukaddesi inceliyoruz. İsrail’in ayakta kalması siyasete bağlı değildir. Bu ahlaki bir ödevdir.”demiştir.
1981-1989 yılları arasında başkanlık yapan Ronald Reagan dispensalizm’e inanmaktadır. Amerika ordusunu geliştirme çabasını, yaklaşan Armagedon’a hazırlamak için yaptığı algısı oluşmuştur. Bir konuşmasında Reagan İsrail için şöyle diyordu:
“Armagedon işaretlerini gördüğümüz tam şu sıralarda İsrail bel bağlayabileceğimiz tek sağlam demokrasidir.”
2001-2009 yılları arasında başkanlık yapan George Bush, Presbiteryen kilisesine bağlı olarak yetişmiştir. Amerikan başkanlarının içinde Evanjelizm’i en fütursuzca savunanı olmuştur. Başkan Bush bir konuşmasında inandığı misyonu şöyle izah ediyor: “Adalet ile zülüm her zaman birbirleriyle savaş halindedir. Ve Allah bunlar arasında tarafsız değildir. Biz iyiyle kötü arasında bir savaştayız. Amerika, kötülüğü iyilikten ayırt edecek.
Evanjelizm ABD’de üst yönetiminde tamamen yayılmıştır. İster Cumhuriyetçi isterse Demokrat olsun başta ABD başkanları olmak üzere başkan yardımcıları ve diğer üst düzey yöneticiler muhakkak Evanjelistlerden seçilmektedir. Evanjelistlerin ele geçirmediği kurum hemen hemen yok gibidir.

ORTADOĞU’DA YAŞANANLAR ABD ŞİRKETLERİNİN 
ÇIKAR SAVAŞLARI İÇİNDİR.

Amerika başkanlarının birer şirket sahibi veya yöneticisi olduğunu yukarıda ifade ettim. Çok geriye gitmeye gerek yok! Başkan Bush, 1977’den beri küçük bir petrolcü, ABD yönetiminin 2 numaralı isimlerinden başkan yardımcısı Dick Cheney ise kurt bir petrolcüydü. 1991 Körfez savaşı sırasında Baba Bush’un savunma bakanı olan Chaney, enerji ve petrol konularında uzman bir isimdi.


Chaney, Halliburton Enerji Şirketi’nin eski CEO’suydu. 1919 yılında kurulmuş olan Halliburton Enerji Şirketi’nin, 100 ülkede 85 bin çalışanı vardı. Dünyanın en büyük petrol hizmetlerinin yüklenicisi olan bu şirketin kolları, Balkanlar’dan Hazar Denizi’ne, Uzakdoğu’ya kadar uzanıyordu.

Cheney’in şirketi, 1991 yılındaki Körfez Savaşı’ndan sonra Saddam yönetimiyle 15 milyon dolarlık iş yapmış, savaşta zarar gören altyapının onarılması için donanımlar satmıştı. Halliburton şirketi, Irak’a yönelik operasyonun ardından yeniden yapılanma aşamasında pastadan en fazla payı almıştı. Burada savaşın kazananı tabi ki şirketler olmuştu.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condeleezza Rice da petrolcüydü. Bush’un adım atarken bile danıştığı Bayan Rice, Chevron Petrol Şirketi’nin eski yöneticisiydi. Dünyanın büyük petrol şirketlerinden biri olan Chevron’da yönetim kurulu üyeliği yapan Rice’nin adı, verdiği üstün hizmetlerden ötürü bir petrol tankerine verilmişti.
Bitti mi? Hayır devam ediyoruz…
ABD savunma Bakanı Donald Rumsfeld, batan Enerji devi Enron şirketinin eski hissedarlarındandı. Enron Şirketi’nin CEO’su Kenneth Lay’ın Başkan Bush’un eski arkadaşıydı ve Bush Teksas Valisi iken, Enron’a çeşitli konularda kolaylıklar sağlamıştı.

 Gelelim milyon dolarlık savunma sanayine.

 Bir Carlyle Group var ki akıllara zarar. 1987 yılında kurulan Carlyle Group çok özel bir yatırım şirketiydi. 11 Eylül’den sonra uluslar arası teröre karşı başlatılan savaşta resmi olmayan rakamlara,13,5 milyar dolarlık anlaşma imzalamıştı. Carlyle Group ABD yönetimiyle sıcak ve sıkı ilişkileri olan bir şirketti.

ABD’nin 41. Başkanı olan George Herbert Walker Bush, bu grubun eski yönetim kurulu üyesi ve danışmanıydı. 1991’deki Körfez Savaşı’nın ABD Genelkurmay Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Colın Powell bir dönem Carlyle Group’un sözcülüğünü yapmıştı. Şirket çalışanlarından James Baker, hem baba Bush döneminde hem de Reagen döneminde bakanlık yapmıştı.

İnanın bu liste uzayıp gider. ABD’yi yönetenlere baktığımızda Ortadoğu’da yaşanan aslında şirketlerin çıkar savaşından başka bir şey değildir. Olayın din yönü olduğu muhakkaktır. Fakat ekonomik boyutu, dinin önüne geçmiştir.
Büyük Ortadoğu’da Avrupa etkili olursa, Avrupa dünyanın en büyük gücü haline gelir. Eğer Rusya kontrol ederse, Rusya en büyük güç olur. Eğer Amerika bu bölgeleri kontrol edemezse, büyümeyi bırakın küçülmek zorunda kalır. Ve dünya üzerindeki etkinliği azalır. Sadece askeri ve siyasi etkinliği değil, ekonomik düzeyinin de gerilemesi, sonucunu doğurur.




Yorumlar

Sosyal Medya