ÇOK TARAFLI YATIRIM ANLAŞMASI(MAI)-4
Ortadoğu’da iki güçlü
ülke var. Biri İran diğeri Türkiye’dir. Ve ABD’nin hedefi ise bu iki ülkeyi
parçalamaktır. Ortadoğu'yu kontrol altına
almanın ayaklarından biri de İran ve Suriye'yi işgal planını devreye
sokan ABD, böylelikle Irak işgali öncesinde uygulamaya koyduğu ve başaramadığı
"Türkiye'yi İslam dünyasında yalnız bırakma" politikasını çok uzun
zamandan sonra yeniden masaya koyuyor. Dikkat edilirse ABD'nin İran ve
Suriye'ye yönelik bütün kışkırtıcı ve tehdit edici davranış ve söylemleri,
Türkiye'yi kendisi ile ortak hareket etmeye zorlamak üzerine bina edilmiştir. Yazı dizimizin
birinci bölümünde Eski ABD Dışişleri Bakanlarından Henry
Kissinger’in tek dünya devleti planından bahsetmiştim. Aslıda tek dünya
devletine giden yolda taşların çoğu döşenmiş durumdadır. Bunlardan biri MAI anlaşmasıdır. Silahla işgal
edemediğin ülkeleri kültürlerini bozarak ve KİT’lerini özelleştirerek işgal
edebilirsin. Bunun yolu liberal ekonomiden geçmektedir.
Liberal ekonomi ülkemizin kılcal kan damarlarına kadar nufüs etmiştir. Çokuluslu
şirketler yanı uluslararası sermaye ülkemizde muazzam boyuta ulaşmıştır.
Küresel sermaye dünya genelinde genişlemek için bir takım anlaşmalara ihtiyaç
duymaktadır. IMF(Uluslar arası para fonu), WTO(Dünya ticaret örgütü), OECD(Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü) ve MAI bu
anlamda önemli örneklerdir. Benim burada bahsetmek istediğim örgüt MAI’dir.
Anlaşılır şekilde ifade edersek; Çok
Taraflı Yatırım Anlaşması. çokuluslu
şirketlerin, ulus devletleri karşısındaki hak ve yetkilerini düzenleyen bir
sözleşme olduğunu söyleyebiliriz.
Bir tarafta çokuluslu şirketler diğer tarafta ulus
devlet var. Bu bize dünyayı idare edenin sermaye sahipleri olduğunu gösteren en
büyük delillerden biridir. MAI sözleşmesi öyle bir düzenlenmiş ki; . Çokuluslu şirketlerin yatırımlarının
kuruluş aşaması, işletmesi, yönetilmesi, sonradan elde edilecek karın transferi
dahil, her türlü hususu kapsayacak bir tanım yapılmış MAI’de. Bunun
dışında, belki de anlaşmanın en önemli hükmü, "ulusal işlem" ilkesi, bu ilke gereğince ulus devletler,
yabancı yatırımlara, kendi yatırımcılarına uyguladıklarından daha az elverişli
olmayan bir işlem uygulayacaklar ve bu "ulusal işlem" ilkesi, MAI’nin hemen hemen bütün hükümleri
içersinde yer alıyor ve tüm hükümler bu ilke çerçevesinde değerlendiriliyor.
Bunun içerisinde, yatırımcının ve yatırımcı
tarafından seçilen kilit personelin
yatırım yapılacak ülkeye serbestçe girişi, çalışması ve yatırımcının yatırımı
karşılığında bir takım şartları yerine getirmesi için zorlanamaması da
bulunuyor. Kısacası kilit personelin dokunulmazlığı olacaktır. MAI’yi kısaca tanımlamak
gerekirse, çokuluslu şirketlerin, ulus devletleri karşısındaki hak ve
yetkilerini düzenleyen bir sözleşme olduğunu söyleyebiliriz.
Çokuluslu şirketlerin kârlılıkları önündeki
en büyük engelin rekabetlerini olumsuz etkileyebilecek olan Kamu
İşletmecileri(KİT) olduğu göz önüne alınacak olursa, MAİ öncesi ve MAİ ile
birlikte özelleştirmelerin ne kadar hızlanacağı tahmin edilebilir. Toplumu ilk
önce etkileyecek olan en büyük sorunlar ise, Sosyal Güvenlik Sistemi, Sağlık
Hizmetleri, Eğitim, Enerji, Telekomünikasyon, Ulaşım gibi temel
sektörlerin özelleştirilmesi olacaktır. Örneğin; ülkede üniversite açan her
hangi bir çokuluslu şirket, Devlet
üniversitelerinin kazancını azalttığını öne sürerek özelleştirilmesini talep
edebilecek, aynı olay tüm Eğitim ve Sağlık Kurumları ile Sosyal Güvenlik
sistemlerini de yaşanabilecek, Enerji, Ulaşım ve Telekomünikasyon gibi temel
sektörlerin özelleştirilmesi de bu anlaşma ile daha da hızlanacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder