SEN BİR KÖLESİN FARKINDA MISIN?
İngiliz yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde
1'lik kesiminin serveti, geri kalan yüzde 99'luk kesimin servetinin toplamına
eşit. Oxfam'ın verilerine göre dünyanın en zengin 62 milyarderin
serveti de dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50'lik kesiminin servetine denk
geliyor. Dünyanın en yoksul yüzde 50'lik kesimin varlıkları, 2010 ila 2015
yılları arasında nüfusun 400 milyon artmasına rağmen yüzde 41 oranında düştü.
Bu veriler bize gösteriyor ki; dünyayı sömüren çokuluslu şirketler kendi
servetlerine servet katmak için her türlü rezilliği yapıyorlar.
Neler yapıyorlar?
·
İşlenmiş gıdaya katkı maddeleri koyarak sağlığımızla
oynuyorlar ve bizi hasta ediyorlar. İşlenen, lifi alınan, nişasta ve şeker
miktarı arttırılan vs. yiyecekler sindirim sistemimizi darmadağın ediyor. Vücudumuz,
beslenme değeri az ve kalorisi yüksek kimyasal gıdaları tanımıyor. Bu da
vücudun bağışıklık sisteminin yıkılmasına sebep oluyor. Tarım toplumunda tek
bilinen şeker kaynağı bal idi. Bugün ise, zararlı olduğu biline biline 1970’lerde
keşfedilen nişasta bazlı şeker/mısır şurubu her yiyeceğin içinde, kanserden
kısırlığa kadar birçok rahatsızlığın sebebi endüstriyel yiyecekler, ABD ve AB
dayanağıyla küresel şirketler IMF, Dünya bankası, Dünya ticaret Örgütü, “Şeytan
Üçgeniyle” Türkiye gibi az gelişmiş ülkeler pazarına girdiler.
·
Sonra ilaç satıyorlar. Fakat ilaçlar bizi iyileştirmiyor,
ömür boyu bağımlı hale getiriyorlar. Eskiden tansiyonu şu şekilde ölçülüyordu.
Yaşınız kaç?
Elli
Önüne 1 koyuyorduk tansiyonu 15 buluyorduk. Senin yaşına göre 15
uygun diyorlardı. Daha sonra Dünyayı sömüren, BM’nin arazisinin sahibi, Rockefeller;
1948 yılında kurduğu Dünya Sağlık Örgütü(WHO)’nü bu hesaplamaları değiştirerek;
normal tansiyonu 12-13/8 yaptı. Böylece binlerce insan tansiyon hastası oldu.
Benzer oyunu şeker hastalığında da yaptılar. Böylece yüz binlere tansiyon ve
şeker ilacı sattılar ve bağımlı hale getirdiler.
·
Ata tohumumuzu elimizden alıp, bize kısır olan
hibrit tohum vererek ömür boyu kendilerine bağlıyorlar. İlk önce Turgut Özal’ın
çıkardığı kararnameyle tohum fiyatları 1983’te serbest bırakıldı. Bir başka
kararname ile tohum ithalatını 1984’te serbestleştirdi. Turgut Özal 1985’de
Özel sektör tohumculuğunu bir kararname ile teşvik etti. Rockefeller(ve
benzerleri) “bu tohumu ben keşfettim, bunun patent hakkı bendedir” deyip
üreticilerin bunları alması için, “şeytan üçgeni” İMF-Dünya Bankası-Dünya Ticaret
Örgütü aracılığıyla ülkelere siyasi iktisadi dayatmalarda bulunuyor.
·
Mezhepleri, azınlıkları kaşıyarak iç savaş
çıkarıyorlar ve ülkelere silah satıyorlar. Amerika’da lobi faaliyetlerine en
çok para harcayan ilk 20 kurum arasında dört tane havacılık ve savunma
şirketleri var.
Zeytincilik yasası, Enerji ve maden projeleri
başta olmak üzere yıllardır şirketlerin ayaklarına dolandığı gerekçesiyle
birçok kez değiştirilmek istenmiştir. Hepsinin ortak özelliği, zeytin
ağaçlarının kesilmesine yönelik! Bunu anlamak mümkün değil. 1948 yılında Amerika ile imzalanan Marshall yardımı
ile zeytinlerimizi yok etmeye başladılar.Amerika dünyanın en büyük mısır
üreticisiydi.Aynı zamanda dünyanın en fazla soya yağı üreten ülkesi de. Marshall
anlaşmasına göre Türkiye her yıl Amerika’dan binlerce ton mısır ve soya yağı
almak zorundaydı..
Bunun için de zeytin ve zeytin yağı üretimi azaltılmalıydı. Zeytin ağaçları kesildi,mısır yağı fabrıkası kuruldu. İnsanlarımıza Nebati yağ yemeleri aşılandı.
Bunun için de zeytin ve zeytin yağı üretimi azaltılmalıydı. Zeytin ağaçları kesildi,mısır yağı fabrıkası kuruldu. İnsanlarımıza Nebati yağ yemeleri aşılandı.
Sadece
zeytin ağaçlarımızla oynamadılar. Zeytin sektörünü de
katlediyorlar.
Zeytinyağı şirketlerimiz tek tek elimizden gidiyor.
1887'de
kurulan Komili…
1914'te
kurulan Madra…
1953'te
kurulan Kırlangıç…
2017
itibarıyla Hollanda'nın küresel şirketi Bunge'nin
kontrolüne geçti. Aynı küresel şirket 1966 yılından beri Türkiye markası olan “Salat” ayçiçeğini
de satın aldı. Artık küresel şirketler bize ne veriyorsa onu yiyoruz ve onların
bize verdiği ilaçları kullanıyoruz. Onların ürettiği etleri yiyoruz ve onların
bize dayattığı hibrit tohumları ekiyoruz.
Ya sonra ne olacak?
Onların izin verdikleri kadar sağlıklı olup, onların
izin verdikleri süre kadar yaşayacağız. Aslında farkında olmadan biz onların
kölesi olmuşuz.
Farkında mısınız?
Yorumlar
Yorum Gönder