ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN KISKACINDA TÜRKİYE
ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN
KISKACINDA TÜRKİYE
Balık almış başını gidiyor…
30 liraya kestane satılıyor. Gıda fiyatları bir türlü düşmüyor.
Hayvancılık bitti et aldı başını
gidiyor
Köyler boşaltı, tarım bitti.
Tarım ürünleri dışarıdan geliyor.
Tarım kanunu çıktığı günden beri
köylüye destek veriliyor. Fakat eksik ödeme yapılıyor. 12 yılda 126 milyar lira
eksik ödendi. Mazot desteği artışını müjde olarak verdiler. Fakat gübre desteğini
azalttılar.
Türk-İş’in yapmış olduğu
araştırmaya göre yoksulluk sınırı 5 bin 331 lira, açlık sınırı ise 1637 liraya
çıktı. MHP, emeklilerin durumunun
araştırılmasıyla alakalı önerge veriliyor, AKP bunu ret ediyor. Bu garip bir
durum değil mi?
İlaç fiyatları aldı başını
gidiyor. Yapılan köprüler, havaalanları yap-işlet-devret olarak iş garantili
veriliyor. 2014 yılında Hazine müsteşarlığının yayımladığı genelgeye göre; devlet
birde bu müteahhitlere bulacakları kredilere kefil oluyor. Neden? 22 yıllığına
vermesen, 30 yıllığına versen de, garanti vermezsen olmaz mıydı?
Çıkartılan
petrol yasasıyla Petrol şirketlerinin arama ve üretim taleplerinde ‘milli menfaatler’ unsuru
artık aranmayacak. Kanun, hâlihazırda devletin elinde olan ve tespit edilen
petrol sahalarını yabancı ve yerli şirketlere açıyor. Yabancı şirketler
potansiyeli zaten bulunan bölgelere hazır bir şekilde gelip arama
faaliyetlerinde bulunacak. Bu faaliyetleri de devlet tarafından özel
ayrıcalıklarla desteklenecek. Petrol şirketi de çıkardığı petrolün sadece yüzde
12,5’i’ni devlete verecek. Kanun ile birlikte oluşturulmak istenen tablo bu.
Tohum yasasıyla milli tohum patentlenmiş(isim
hakkı alınmış) ve milli tohum yok edilmiştir. Köylü kendi ürettiği tohumu
patent almadığı için pazarda satması yasaktır. Sadece kendi arasında takas
yapabilir.
Aslında Türkiye’de yaşananları Bir
ekonomik tetikçi olan John Perkins “Bir Ekonomik Tetikçinin itirafları” adlı
kitabında ABD’nin geri kalmış ülkeleri kazanma, ele geçirme mekanizmasını şöyle
anlatıyor.
“Kendi
otomobilini üretmeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız.
Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O
bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O
ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Ayarlanan
kredi asla o ülkenin hazinesine girmez. O ülkede “proje” yapan bizim şirketlerimizin
kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev hava yolları
yapılır… Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim
şirketlerimiz kazanır. O ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu
düzenekten hiçbir şey kazanmaz”
15 yıldır AKP tarafından
AB uyum yasaları adı altında çıkartılan yasalar, ABD ve AB’nin çokuluslu
şirketlerine saha alanı açmaktan başka bir şey değildir. Çünkü ABD ve AB
ülkelerinin refahı bizim gibi ülkeleri sömürmekten geçmektedir. Bunu bazen Irak’taki
gibi silahla, bazen de yandaş hükümetlerin çıkarttığı yasalarla. Uyuyanı uyandırmak
çok zor. Bari uyanık olanların uyumasını engelleyelim.
Yorumlar
Yorum Gönder